2020 ve Ötesi…
Bir şeyler oluyor. Evet, bir şeyler hep oluyor ama bu sefer hem çok derinden hem de çok yüzeyden oluyor. Bir çemberdeyim. Rüyalarımızı, her gece gittiğimiz o gizemli alemi paylaşıyoruz birbirimizle. O alem ki en derin özlemlerimizi ve dahi korkularımızı bize yansıtıyor. Zamanın büküldüğü ve de mekanın kayıp gittiği rüyalar aleminde “the more than human world”ün çağrısını duymaya niyet ediyoruz.
Ve çember açılıyor titrek seslerle ve rüyalar dökülüyor eteklerimize. Kadının rüyasından sesleniyor bize “the more than human world” ve diyor ki sona eriyor. İşaretleri takip et.
Bu krallık sona eriyor.
Kadın.
Sesin artık yükseliyor, duyuyorum çığlıklarını, ve en derin özlemini.
Bak gökyüzüne yere baktığın kadar. Göreceksin o zaman Uranüs’ü. Boğa burcunda. Gaia’nın rahmi adeta Boğa. Toprak. Damağındaki tat. Kök.Yer. İŞTE tam burası ayaklarının değdiği yer. İşte tam burası Uranüs ile sallanıyor gümbür gümbür. Uranüs dediğime bakma sen, bildiğin Promethous özünde. Ateşi getirmiş atalarına. UYANın diye. Kolektif bilincinize özgürlük tozları serpmiş.
Düşünüyorum bundan 1 yıl önce Uranüs Boğa ne demek diye.
Boğa madde. Dokunduğum masa. Yediğim elma. Üstünde yürüdüğüm kilim. Bütün duyularımla hissettiklerim. Uranüs’le nasıl değişir?
1 yıl sonra görüyorum. Yemek üzere olduğum elmada göremediğim hangi zerreler boğazımdan ciğerlerime geçip işgal edecekler diye bakıyorum ona. Değişti. Dokunmayı bıraktım, bıraktık bir süre mesela.
Ve sonra toprak varmış dedik ya işte bunlar hep Uranüs Boğa.
Ve sonra o elmayı ağacın da izniyle böyle bildiğin dalından alıp yemek varmış diye geçireceğiz içimizden ve dahi dışımızdan. Sonra bir bakmışız ki kurulmuş permakültür sofraları ve hatta köyleri. Yahut pazarlardan geçeceğiz emek veren elleri öperek. Bohçalarımıza koyduğumuz her bir meyve ve de sebze aşkla yeşermiş büyümüş olacak. Oldu bile.
Hani ben çocukken yerde ekmek gören babam öper alnına koyar ve sonra yüksek bir yere bırakırdı ya işte öyle bir bilinçle kuracağız bağımızı maddeyle. Yine ama en çok da yeni olan-dan.
Uranüs bu; dehaya göz kırpan ve elinden tutup sana başka olasılıkları gösteren. Şimdi Boğa’da. Başka bir toprak mümkün diyen; zehirsiz, üzerinden vahşi nehirlerin aktığı. Ve bu başka toprakların olasılıklarında bedeninin sana verilmiş bir armağan olduğunu hatırlayarak. Ve rüzgarın bedenini okşayarak bıraktığı o his var ya ki Boğa çok sever, işte o da Eros; “the more than human world”ün çağrısı, kadının rüyasında fısıldadığı. Rüzgarla seviş. Bırak meme uçların seni yönlendirsin bir sonraki patika için. Güneş’e secde et. Bir tilkinin kuyruğuna konan kelebeğin verdiği haz var ya,  ya da tokat gibi yüzüne çarpan o dalga. Uranüs Boğa’da. Bedensel hazlarını kendi türünle sınırlı mı sanıyordun yoksa 🙂 Yaprakları düşen ağaç var ya her sabah geçtiğin parkın içindeki, işte o yapraklar sana sevgilinin hediyesi, işte bu romans! Ağaç da pek yakışıklı ama…
Rüyaya Eris de geliyor. Kapattın kapıları Eris’in suratına bunca zaman ama işte rüyalarını kontrol edemezsin. O da mı kim? Mars var ya, hani şu savaş tanrısı. Elinde kılıç sağa sola saldıran. Kılıç da ne kılıç ama! İşte bizim Mars’ın kız kardeşi Eris. Hindistan diyarında adına Kali derler galiba. Ne demişler kapıdan kovduğun bacadan girer. Peki bacadan girince ne olur, karanlığa bürünür, kirlenir.   Kadının eli hamurlu olanı değil Eris, eli hamurlu olan da ondan ya gerçi. Truva savaşını bile onun çıkardığı söylenir. Epeydir de Koç burcunda. Mars gibi elinde kılıç taşımaz ama bilesin, bir başkadır onun savaşma tekniği, doğrudan hissedemezsin. Dışladığını, görmezden geldiğini gelir koyar önüne. Zaman varken değişmeyeni ani bir müdahale ile yıkıverir güçlü Feminen enerji. Geçen seneden beri ise Oğlak’taki Satürn, Pluto’ya kafa tutar oldu. Doğrudan hissedilemeyen enerjisi artık iliklere kadar hissedildi(yor). Aslında derdi ne Satürn, ne de Pluto da. Oğlak’la sembolize olan şu patriyarka var ya işte onunla.
“the more than human world” sesleniyor rüyadaki kadına; Ben de varım! demen için Eris orada kapı eşiğinde duruyor. Öfkeni bile. Uslu durmanı söyleyen o beylere  ise; hadi canım, hadi. O devir kapanıyor. Şimdi olmakta olan ise yüzlerce ve hatta binlerce yıldır görülmemiş. Yaradanın dişil veçhesi bir lotus gibi aslında en pis sularda bile, hiç kirlenmedi. Ve şimdi yaratımın inkar edilen bu veçhesi, sen kadın, o karanlık sulardan yükseliyorsun. Ve şimdi Eris’in öfkesi o karanlık sularda cesetleri salınan her kadını, ve dahi her incinmişi kıyılara gönderiyor. Gözlerini kaçıramazlar, kaçırsalar da bu kesif koku gece uykularına dahi sızar. Bütün bunlar olurken, yani bir devir kapanırken sen de içindeki karanlık sulara dal. Orada her zaman bir inci tanesi bulamazsın, biliyorsun. Ne çıkıyorsa o karanlık sulardan; şefkatle bak. İnkar edilen bacadan geri gelir. Hatırla. “the more than human world masalları fısıldıyor kulağına, hani içinde cinlerin, hayaletlerin ve canavarların olduğu masallar var ya, işte onları. Canavarlarınla helalleş bir devir kapanırken.
Şimdi biraz da hava elementi üflüyor “the more than human world”. Satürn ve Jüpiter Kova’da bu aralık ayında kavuşuyor. Yüz yıllar sonra ilk defa hava elementinde. Bir başka döngü kapanıp yenisi açılıyor. O zaman Uyan bu kabustan, sadece insanın olduğunu sandığın bu kürede insandan fazlası var. Yaşamın zenginliğini gerçekten bir idrak etsen bir daha asla yalnız hissetmezsin ve dahi yoksul. ‘Başka türlüsü mümkün değil’lerin tuzağına düşmüş olabilirsin. Kara deliklerin olduğu bir alemde ve sayısız galaksilerin, bir görünüp bir kaybolan elektronların, patlayan süpernovaların ve dahi kelebeğe dönüşen tırtılın olduğu bir alemde ne mümkün değil ki. Hatırla “ben ona kendi nefesimden üfledim.”
Kova; Tesla, Eisientein bütün çılgın dahiler. İçindeki Tesla’yı uyandır ki aysın sorunların çözümlerine… Yüzlerce yıldır rüyalarında başka bir dünyaya olan özlemini yansıttın. İşte geliyor, ama sen hazır mısın? Bu bir devrim ama zihnin devrimi. Köhnemiş insan zihninin the more than human world ile bağlantısı gerçekleşebilir bu devrimde. “Ben ne yapabilirim ki” eskiyor. Yerine gelen ise insandan daha fazlası olduğunu hatırlamakla başlıyor. Sen gümbür gümbür akan nehirsin. Bütün görkemiyle varolan o dağsın ve kökleri kalbine kadar uzanan o ağaç. Bir kartalın bakışı, bir serçenin narinliği ve bir kurtun asaleti var sende. Aslanların artık var olmadığı bir gezegende sen hep yarım, hep eksik ve ruhun yaralı.
Satürn ve Jüpiter’in Kova’daki bu buluşması bir davet insana; içine hapsolduğu o “ne yapabilirim ki”lerin, “düzen böyle”lerin “tek kişiyle olmaz”ların “tepedekiler değişmedikçe bir şey olmaz”ların ötesine sıçramak için bir davet.
The more than human world sesleniyor kadına; yaşamın gücünü gerçekten idrak etsen böyle sınırlı düşünmezsin.
Kova bu işte; başka türlü şehirler mümkün, başka türlü tarım mümkün, başka türlü eğitim mümkün, başka türlü yaşam mümkün!
Ve Pluto noktayı koymak, patriyarka tarafından yazılmış bu cümleyi uzayın sonsuz boşluğuna gönderip yepyeni bir cümleyi yazmak için 2023’ü bekliyor. Şimdi Oğlak’ta; patriyarkanın, içinde debelenip durduğumuz bu sistemin altı üstüne geliyor. Kralın elbisesi gibi krallık da bir ilüzyon. Kral çıplak diyen çocuk ise büyüyor, kalpten bir varoluş için the more than human world ile bağlantısını keşfediyor.
2023 Pluto Kova’da. Neydi Kova? Başka türlüsü mümkün!
Aşkla.
Hu!
Eda

Yorum Yap

E-Postanız güvende. Gerekli alanları doldurunuz*