Değişim, Ama Nasıl?

Her yeni ayda ve dolunayda bir döngü kapanıp yenisi başladığı için, biz gökyüzü çevirmenleri sıkça “değişim”den bahsederiz. Özellikle bazı günler “değişim”i büyük harflerle yazmamız gerekir, çünkü işin içinde güçlü gezegen enerjileri vardır. Ancak sen oradan okuduğunda sorabilirsin, değişim- evet, kulağa güzel geliyor, ama nasıl?

Yeni bir sayfa açmak için can atıyor ama nereden başlayacağını, ne yapacağını bilemiyor olabilirsin. Değişime dair ilk algın hemen bir eyleme geçmek, bir şeyler yapmak olabilir. Mesela ev değiştirmek, işi bırakmak, bir ilişkiyi sonlandırmak gibi… Ancak sen de bilirsin ki çoğu zaman değişim amacıyla atılan bu adımlar gerçekten bir şeyi değiştirmez. Zira değişim sen sıfır noktasına geldiğinde gerçekleşmeye başlar. Sıfır noktasında ise bir eylemden ziyade bakış açısıyla ilgili bir çalışma vardır. Bakış açını sıfırlayarak, yani en başta kendine ve varoluşa taptaze bir yerden bakmaya başladığında değişim yaşamında tezahür etmeye başlar.

Bakış açını sıfırlamak içinse şu anki benlik değerlerini bırakmayı göze alman gerekir. Yani; değişim kendinle çıplak kalma cüreti göstermekle ilgili bir yerde.

O zaman; çıplak kalıp üşümemek ya da o yargılayacı bakışları üzerine çekmemek için giydiğin ceketleri tek tek çıkarmaya razı mısın? Değişim işte burada alevleniyor.

Sen olduğunu sandığın kişi değilsin. Sen, diğerlerinin düşündüğü kişi de değilsin. Sana dair etiketler, sıfatlar, yargılar, eleştiriler, kanılar, yorumlar da değilsin. Bütün bunlar senin ve diğerlerinin zihinlerinin sesleri.

Bilirsin, değişim konfor alanından çıktığında başlar derler. Konfor alanı ise solandaki en rahat köşenden ziyade, zihninde kendini sürekli tekrar ettiğin yer aslında. Yaşamın ve kendinin nasıl olduğuna dair kesin yargılar içeren düşüncelerin konfor alanın. Oraya demir atmışsındır. Özünde o düşünceler, inançlar ızdırabının temeli olsa da tanıdık olduğu için sana konforlu geliyor olabilir. Değişim zihninde demir attığın o düşünceler limanından uzaklaştığında başlıyor. Değişim, böyle ya da şöyle düşünmenin, şuna ya da buna inanmanın sana bir faydası olmadığını anladığında başlıyor.

İşte o zaman daha uzak diyarlara, daha farklı olasılıklara, daha farklı “ben”lere yelken açmaya başlıyorsun. Dışarıdan bakıldığında hayatında hiçbir şey değişmemiş olabilir. Hala her gun aynı iş yerine gidip, aynı insanlarla ilişkilenip aynı eve dönüyor olabilirsin. Ancak zihninin konfor alanından çıktığın ve bakış açını ters köşe yaptığın için artık hiçbir şey aynı görünmez.
Kim olduğun ile olduğunu sandığın kişi arasındaki uçurumu görebilmek zor olabilir ama bunu hissedebilirsin. Ellerini kalbine koy ve dinle. Olduğunu sandığın kişi, gerçekte olduğundan çok daha sınırlı ve koşullanmış. Bugüne kadar sana sunulmuş kimliklerin, sıfatların, etiket ve yargıların çok ötesinde bir varlık olduğunu kalbin biliyor.

Değişim bu varlığa, bu sınırlanmamış potansiyele kendini açabildiğinde başlıyor. Değişim “yapamazsın, olamaz, bu mümkün değil” diyen zihninin sesini kısıp, özünden gelen sesi duymaya başladığında gerçekleşiyor.
Bugün bu sesi dinlemeye ve sıfır noktasından kendine yol almaya ne dersin?

 

Aşkla

Eda

Yorum Yap

E-Postanız güvende. Gerekli alanları doldurunuz*