Kutsal Ahmak Kahkahası

Bir gün Buddha bir konuşma yapacaktı ve kilometrelerce öteden binlerce öğrenci gelmişti. Buddha geldiğinde elinde bir çiçek tutuyordu. Öğrenciler ise karşısında sessizlikte bekliyorlardı. Zaman geçiyordu ama Buddha hiçbir şey söylemiyordu, yalnızca çiçeğe bakıyordu. Kalabalık sabırsızlanmaya başlamıştı. Bir an kendine daha fazla hakim olamayan Mahakashyapa kahkahayı patlatıverdi. Buddha onu yanına çağırdı, çiçeği verdi ve kalabalığa dönüp şöyle dedi. “ Sözlerle verilebilecek her şeyi verdim size; ama bu çiçekle Mahakashyapa’ya tüm öğretilerin anahtarını veriyorum.” 

Bu, Zen ustalarının “anahtarın metinsiz aktarımı” dedikleri şey; metnin ötesinde, kelimelerin ötesinde, zihnin ötesinde. 

Buddha kahkahayı kabul etti ve o anda Mahakashyapa’nın erdiğini anladı. Diğerleri Mahakashyapa’nın gülerek ahmaklık ettiğini düşünmüştü. Ama Buddha bu adamın bilge olduğunu düşündü. Ahmakların içinde bir bilge, bilgelerin de içinde bir ahmak vardır zaten.

Kimbilir belki de tam da bu olayın gerçekleştiği zaman kolektif bilincimize “bilge ahmak” arketipi girmiştir. O zamandan sonra elleri göbeğinde dev kahkahalar atan buddha görselleri yapılmaya başlanmıştır. Tarotta da bu arketipi “sacred fool” olarak görürüz, biraz sonra kayalıklardan aşağı düşeceğinden habersiz atar adımlarını. 

Şimdilik bu arketipe “kutsal ahmak” diyeceğim daha iyi bir çevirisi gelene kadar. “kutsal ahmak” toplumun günlük hayat standartlarına ve kurallarına göre oynamaz. Tıpkı Mahakashyapa örneğinde olduğu gibi diğerlerinin ne düşündüğünü umursamaz. Olmaması gereken yer ve zamanda olmaması gereken eylemleri yapabilendir.

Kültürel yoksunluğumuzun dibine vurduğumuz muazzam çağımızda birçok arketip gibi “kutsal ahmak” da unutulmaya yüz tutmuş gibi. Medyanın pompaladığı birkaç arketip etrafında rol model kıtlığı ile yetişip bugünlere geliyoruz. Lakin kolektif bilinç dışımızda bu ve diğer arketipler hala varlıklarını koruyor. Zodyak çemberi ise bu arketiplerin adeta arenası. Ama gelin biz “kutsal ahmak” arketipine tekrar bağlanalım. Orada anlatacaklarım var. 

Ne dedik; “kutsal ahmak” normların dışında bir yaşam şekline işaret ediyor. Diğerleri tarafından ahmak olarak algılanması da tam da bundan. Mantıklı ve rasyonel davranışlar kalıbına sığmadığı gibi, toplum ve bireylerin kendilerini bu kadar ciddiye almalarının ardında yatan deliliği de görebiliyor. İşte bu yüzden kahkaha atıyor, en çok da kendine. 

Neden kutsal peki? Anlık da olsa kozmik şakayı farkedebilmiş ve kahkahalarıyla evreni çınlatmıştır çünkü. Bu farkediş zihinden değil, başka bir yerden ama zihinden değil. 

Sana da olmuştur elbet. Duygularının atına binmiş şahlanıp da her bir yeri darma duman ettiğin, kendinden geçtiğin bir an çok güçlü bir idrak gelip seni kahkahalara boğmuştur. İşte o an ne yaptığının farkına varmışsındır… kendini ve yaşadıklarını ne kadar da ciddiye aldığını ve yarattığın dramın absürdlüğünü farkedip gülmüşsündür elbet. 

Hiç unutmam, aşırı kıskançlık krizlerine girdiğim bir gün, filmlerden, ordan burdan topladığım hallerle saçmalarken birden ama gerçekten birden “oha bu çok komik” deyip, kahkahalar atmaya başlamıştım ağlarken… O an psişemdeki “kutsal ahmak” uyanmıştı adeta. 

Çocuklar ise doğuştan “kutsal ahmak”. Toplumsal norm ve kurallarla henüz yıkanmamış varlıkları “kutsal ahmak”ın masumluğunu yansıtıyor. Bill Plotkin de psişemizin “kutsal ahmak” boyutunun çocukların saflığından ve ihtiyarların bilgeliğinden ortaya çıktığını söylüyor. Ve ekliyor; ikisi de saf ve basit bir algıyı, varolan ve olan şeylerin içinde tüm varlığınla orada olma kapasitesini gösteriyor. 

Şimdi aklıma bir örneği gelmiyor ama defalarca şahit olmuşumdur çocukların en olmaması gereken yerde söyledikleri bilgece ve masumca sözlere. Yetişkinlerin utandığı o anlarda aslında uyanma fırsatı var yarattığımız hapishanelere…

Peki Eda nedir bu arketipin, bu yazdıklarının  gökyüzündeki karşılığı diye sorarsanız; İkizler!

Kuzey Ay Düğümü İkizler’de! Uyandır içindeki ahmağı ki bilgelik aksın sözlerinden, kahkahalar yükselsin göbeğinden! 

Yay’daki Güney Ay Düğümünün panzehiri bu. Yay’da filozof, din insanı, seyyah, akademisyen arketipleri ile çok biliyoruz her şeyi. Ağır, ağdalı sözlerle çok ciddiye alıyoruz bilgimizi, birikimimizi, ruhsal pratiklerimizi… 

Oysa ki şimdi bu toprakların en bilge ahmağı Nasreddin Hoca’yı davet etmek gerek çemberlerimize, sofralarımıza, derslerimize, meditasyonlarımıza 🙂 Ve dahi rüyalarımıza.

 

Kendini ve yaşamı çok ciddiye aldığın o an 

Bir çimdikle kendini

Ve çağır Nasreddin Hoca’yı 🙂 

 

Aşkla

Eda

Yorum Yap

E-Postanız güvende. Gerekli alanları doldurunuz*